O kadar acelem vardı yani. 18.15 vapuru son şansımdı. Kadıköy'de bir sanat filmi, filmin son gösterimi, gösterime yarım saat... Ben ise turnikelerden geçmiş, son saniye girmiştim vapurun içerisine. Birkaç saniyeyle belki de kaçırmamıştım, şanslıydım. Biraz soluklanmak istedim, simit kalmamış vapurda. Bisküvi aldım. Biraz açtım, filmde gurultular istemez kimse. Kulaklığımı da takıp dinlerken müziğimi normalden de çok olan martılar çekti dikkatimi, bir başkaydılar bugün sanki. Vapur sallanıyordu hafiften, rüzgar da epey serindi. Kabanlı, kasketli biri kalktı ayağa ve çıkarttı kasketini. Anlamlandıramadım kasketini açtı denize doğru. Sonra kuş sıçtı kasketine, ansızın gülesim geldi. Çok yersiz ve ayıp olurdu diye ben de gizledim gülmemi. Ama o da gülümsedi. Ardından dedenin biri haykırmaya başlayınca ben de daha rahat gülebildim. Neden açtı kasketini bilmiyorum ama kuş hedefi tutturabilmişti. Sonra dede bir şeyler söyledi ve daha da güldüler ama duymadım. Dedim ya rüzgarlıydı. Vapur vardığında koşuşturmam tekrardan başladı, koştum koştum fakat yetişemedim. Filmin çoktan geçmişti ilk on dakikası. Hiç sevmem ortasında girmeye filmlere. Başladım Kadıköy sokaklarında minik bir yürüyüşe.