Sarpembe, kendisi gibi birçok canavarın yaşadığı büyük bir ormanda yaşıyordu. Uzun yıllar boyunca ormanda avlanıyor, avlarını tüketiyordu. Ancak, bir gün, ormanda bulunan tüm avların tükendiğini fark etti.
Sarpembe, açlıktan dolayı çıldırmıştı. Onun açlığı, herhangi bir canavara zarar vermesine neden olabilirdi. Ve maalesef öyle oldu. Sarpembe, bir gün ormanda karşılaştığı diğer canavarlara saldırmaya başladı. Bu saldırılar, diğer canavarların ölmesine ya da kaçmasına neden oldu.
Ancak, Sarpembe açlığından dolayı kendisini bile kontrol edemez hale geldi. Bu, sonunda ormanda bulunan bir volkanik bölgede bir patlamaya neden oldu. Patlama, Sarpembe'yi yanlışlıkla eritti. Sarpembe'nin eriyen bedeni, volkanik taşların arasına karıştı ve kayboldu.
Ancak, birkaç gün sonra volkanik bölgede bir ilginç olay gerçekleşti. Volkanik taşların arasında, Sarpembe'nin eridiği yerde bir parlaklık belirdi. Çevredeki insanlar, o parlaklığı keşfetmek için bölgeye akın ettiler. Ve orada, Sarpembe'nin eridikten sonra oluşturduğu sıradışı bir şekil gördüler.
Sarpembe'nin bedeni, erirken alevlerle birleşti. Bu, onun bedenindeki bütün kimyasal maddeleri birleştirdi ve eriterek, farklı renklerdeki sıvılar halinde döküldü. Bu sıvılar birleştiğinde, parlak ve çarpıcı bir tasarım olan sarpembe tasarımını oluşturdu.
Sarpembe'nin bedeninden geriye kalan bu parlak renkli sıvı, şimdi mergenistlerimiz tarafından kullanılıyor. İşte bu güzel tasarım, Sarpembe'nin erime olayından sonra keşfedildi.